Şems-i Tebrîzî Sözleri
Ey gönül! Şimdi sorarım sana, hangi aşk daha büyüktür? Anlatılarak dile düşen mi, anlatılmayıp yürek deşen mi? 25830
Şems-i Tebrîzî | aşk |
Kılavuzun daima yüreğin olsun, omzun üstündeki kafan değil. 25829
Şems-i Tebrîzî | kılavuz | yürek | kalp | kafa |
Biri gelir seni sen eder, biri gelir seni senden eder. 25828
Şems-i Tebrîzî | insanlar |
Düzenim bozulur, hayatım alt üst olur diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını. 25827
Şems-i Tebrîzî | hayat | yaşam |
Okumayan için hiçbir kitap yazılmamış, dinlemeyen için hiçbir söz söylenmemiştir. 25826
Şems-i Tebrîzî | kitap | söz |
Senin baktığına herkes bakar; ama senin onda görebildiğini herkes göremez. 25825
Şems-i Tebrîzî | bakmak | görmek |
Otunu suyunu bilmediğin gönüllerde koyun gütme! Yoksa kaçıracağın keçilere çobanlık yapamazsın. 25824
Şems-i Tebrîzî | sevmek |
Kırdıysa; sessiz kal. Sessizliğinden kırıldığını anlamıyorsa; onsuz kal. 25823
Şems-i Tebrîzî | susmak | uzaklaşmak |
Sevmeyene karınca yük, sevene filler karınca. Dağı bile taşır insan âşık olup inanınca. 25822
Şems-i Tebrîzî | sevmek | âşık |
Göz hoşuna gideni sever; akıl kendini anlayanı sever; ama ruh kendine benzeyenden başkasını sevemez. 25821
Şems-i Tebrîzî | sevmek |
Niyet ettiklerim olmuyorsa ya hakkım değildir ya da hakkımda hayırlı değildir. 25820
Şems-i Tebrîzî | nasip | hayırlı |
Mühim olan yükseklere çıkıp hayata tepeden bakmak değildir. Mühim olan ne kadar yükselsen de her şeye eşit mesafeden bakabilmektir. 25819
Şems-i Tebrîzî | bakmak | kibirlenmek |
Bir şey yap. Güzel olsun. Çok mu zor? O vakit güzel bir şey söyle. Dilin mi dönmüyor? Güzel bir şey gör. veya güzel bir şey yaz. Beceremez misin? Öyleyse güzel bir şeye başla ama hep güzel olsun. Çünkü her insan ölecek yaşta, geç kalmayasın. 25818
Şems-i Tebrîzî | güzel |
Susmak; kimi zaman ateşe su, kimi zaman da ateşe rüzgar olmuştur. 25817
Şems-i Tebrîzî | susmak |
Çaresizlik nedir bilir misin? Kalbin kanatlanıp gittiği yere bedenin gidememesidir. 25816
Şems-i Tebrîzî | çaresizlik |
Sığ suları en hafif rüzgarlar bile coşturabiliyor. Derin denizleri ise ancak derin sevdalar. Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her şey susuyor. Anladım ki susan her şey derin ve heybetli. 19872
Şems-i Tebrîzî | susmak | suskunluk |
İnsanoğlunun edepten nasibi yoksa, insan değildir. İnsan ile hayvan arasını ayıran edeptir. 19870
Şems-i Tebrîzî | insanoğlu | edep |
Güzel bir gülü, güzel bir geceyi, güzel bir dostu herkes ister. Önemli olan gülü dikeniyle, geceyi gizemiyle, dostu tüm derdiyle sevebilmektir. 19496
Şems-i Tebrîzî | güzel | sevmek |
Güçlü kimse insanları güreşte yenen değil, belki hiddet anında kendini zapt eden, iradesine sahip olan kimsedir. 18896
Şems-i Tebrîzî | irade | güç | öfke | hiddet |
İnsan kendini bildi mi, her şeyi bildi demektir. 15931
Şems-i Tebrîzî | insan | bilmek |
Görünen zatıdır, gayrı ne hacatıdır. 11663
Şems-i Tebrîzî | görüntü |
Nasıl istiyorsa, keyfince o çeşit yaşayan kişi, nasıl ölmesi gerekiyorsa o çeşit ölemez. 11246
Şems-i Tebrîzî | keyif | yaşamak | ölmek |
Aşk esirleri fidye ile esaretten kurtulamazlar. 9485
Şems-i Tebrîzî | aşk |
İlmin en büyük düşmanı sabırsızlıktır. 7679
Şems-i Tebrîzî | ilim | sabırsızlık |
Şükür; gönlünün, nimeti veren Allahutaala'ya tam bağlı olmasıdır. 6994
Şems-i Tebrîzî | şükür |
Kendini arıtan saadete ermiştir. Kendini fenalıklara gömen de ziyana uğramıştır. 5762
Şems-i Tebrîzî | mutluluk | saadet |