Arif Nihat Asya Sözleri
Duvarda bir gedik açmaya, bir taşın eskimesi yeter. 24832
Arif Nihat Asya | duvar | taş |
Bütün dualarımızda uzun yaşamak isteği var. Eni olmazsa bir ömrün, boyu olmuş ne çıkar. 24831
Arif Nihat Asya | ömür | hayat |
İçimizden biri köprü olmaya razı olmazsa; biz kıyamete kadar, bu suyun kıyılarında bekleriz. 18355
Arif Nihat Asya | köprü | fedakârlık |
Kucağıma düşen kısmeti, kenara atmayı denizden öğrendim. 17942
Arif Nihat Asya | kısmet | nasip | deniz |
Bir çıra gibiydiler, işleri ışıklarından çoktu. 16153
Arif Nihat Asya | iş |
Hâkim, bayrağa söven suçluyu bayrak direğiyle dövülmeye mahkum etti. 15095
Arif Nihat Asya | mahkum | bayrak |
Bir kimsenin düşmanının düşmanı olması, onu dost edinmeğe kafi sebep değildir. 13565
Arif Nihat Asya | düşman | dost | dostluk |
Boyasına güvenen halılar, güneşten korkmaz. 13304
Arif Nihat Asya | korkmak | güven |
Sen bu koşuyu kaybeder miydin yiğidim, gölgen ayağına çelme takmasaydı. 12807
Arif Nihat Asya | kaybetmek | gölge |
Bu uzun gölgeyi boyun mu sandın? 12788
Arif Nihat Asya | gölge |
Okuyanım üç kişi de olsa bu, yazmama kâfi sebeptir. 12035
Arif Nihat Asya | okur | yazmak | yazarlık |
Tekerleri dört köşe bir arabaya bindirdiler bizi, bir gidiştir gidiyoruz. 11887
Arif Nihat Asya | araba | gitmek |
Ey yollardan geçip gidenler, burada yıllarca bir el sıkmamış eller var. 11400
Arif Nihat Asya | karışık | tokalaşmak | el |
Elmas gibi ol ki yandığın zaman ne yerde külün, ne gökte dumanın kalsın. 11015
Arif Nihat Asya | elmas |
Vazoyla saksının farkını sen söyleme, çiçeklerden sor. 10579
Arif Nihat Asya | farklılık | çiçekler |
Işığı önüne al yürü, gölge arkandan ister istemez gelecektir. 10487
Arif Nihat Asya | ışık | gölge |
Cüceler memleketinde bütün aylar şubattır. 10296
Arif Nihat Asya | cüce |
Bir insan, normal boyuyla da büyük adam olabileceği gibi, Himalaya boyuyla da küçük olabilir. 10255
Arif Nihat Asya | büyük | küçük | adam olmak |
Nereye gidiyorsun ey bulut? Tarlam bu yanda! 10242
Arif Nihat Asya | bulut |
"Mama, cici, atta" deyişimiz görülecek şey. Biz sana dilimizi öğretmeye çalışırken sen bize dilini öğrettin çocuk. 9990
Arif Nihat Asya | dil | çocuk | beş duyu |
Onlar asil doğmuşlar çocuğum; bize de asil ölmek kalmış. 9317
Arif Nihat Asya | asil | ölmek |
Silik parayla yazı tura atılmaz. 9044
Arif Nihat Asya | para |
Su içen kuşu her yudumda, gagasını göklere kaldırarak Allah'a şükreder gördüm. 8662
Arif Nihat Asya | kuşlar | şükretmek |
Buz, suyun kış uykusuna yatmasıdır. 8633
Arif Nihat Asya | buz | su |
Benim suya zafer tâkı olarak düşündüğü mü, onlar köprü olarak düşündüler... anlaşamadılar. 8631
Arif Nihat Asya | su | düşünce | fikir |
Sanat, mevzuundan büyüktür. 7308
Arif Nihat Asya | sanat |